TJOD  İstanbul Şubesi
Değerli Meslektaşlarımız, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) İstanbul Şubesi seçimleri 10   Haziran   2018   tarihinde   gerçekleştirilmiş   ve   2018-2020   dönemi   için   yeni yönetim   kurulu,   delege   ve   denetleme   üyeleri   seçilmiştir.   19   Haziran   2018 tarihinde YK üyeleri toplanmış ve aşağıdaki gibi görev dağılımı yapmıştır; Başkan: Dr. Ahmet Gül II. Başkan: Dr. Recep Has Sekreter: Dr. Funda Güngör Uğurlucan Sayman: Dr. Veli Mihmanlı Üyeler:   Dr. Halil Aslan, Dr. Barış Ata, Dr. Burcu Özmen Demirkaya, Dr. Albert Kazado, Dr. Engin Oral, Dr. Abdullah Tüten, Dr. Gökhan Yıldırım Öncelikle   bugüne   kadar   görev   yapan   tüm   YK   üyelerine   emekleri   için   teşekkür   ederiz.   Mesleğimiz   adına iyi   bir   dönem   olması   için   hep   birlikte   çalışmak   istiyoruz.   Bu   iki   yıllık   dönemde   her   yıl   Eylül-Haziran   ayları 9-10    toplantı    programı    yapılmış     ve    mümkün    olduğu    kadarıyla    tüm    kadın-doğumu    kapsayıcı olmasına   özen   gösterilmiştir.   Bu   toplantılarımızı   bu   yıl   da   Hilton   Bosphorus ’da   yapmak   istiyoruz. Ayrıca tüm   İstanbul’u   kapsamak   adına   bu   9-10   toplantının   bir-ikisini   mümkün   olursa   Anadolu   yakasında yapmak    için    çalışmalarımız    devam    etmektedir.    Toplantı    tarihlerini    ve    ana    konu    başlıklarını    bülten içersinde görmeniz mümkündür. Yönetim    Kurulu    olarak    meslektaşlarımızın    mümkün    olduğu    kadar    daha    fazla    katılmasını,        soru    ve cevaplarla   katkı   sağlamasını   temenni   ediyoruz.   Her   türlü   sorunlarınızda   sizleri   dinlemeye   hazırız,   imkan dahilinde   yardımcı   olmak   istiyoruz,   bunu   görevimiz   olara   kabul   ediyoruz.   Toplantıların   son   20   dakikasını sorunlar,   eleştiriler   ve   çözüm   önerilerine   ayıracağız.   Ayrıca   ögretici   vaka   ve   makale   sunumları   içinde vaka/makale   zamanı   ayırmak   istiyoruz.   Toplantı   programlarımızı   web   sayfamızdan   takip   edebilirsiniz. ( www.tjodistanbul.org ) Sevgili    meslektaşlarımız,    bilindigi    üzere    her    gün    yoğun    ve    stresli    bir    ortamda    çalışmaktayız.    Hem rahatlamak,   enerji   depolamak   ve   ayrıca   meslektaşarımız   arasında   tanışma,   dayanışma,   sevgi   ve   saygıyı arttımak için sosyal aktiviler planlıyoruz, katılımınz bizlere ve mesleğimize güç verecektir. Son   olarak   YK   olarak   her   türlü   öneri   ve   eleştiriye   açık   olduğumuzu,   bize   bildirmenizi   rica   ediyoruz, çözüm için sizlerin de desteği ile emek harcayacağımızı samimiyetle bilmenizi isteriz. Ayrıca   TJOD   İstanbul   bülteninin   hazırlanma   sürecinde   emegi   geçen   editorial   üyelerin   tümüne   yönetim kurulu adına teşekkür ederiz. Hepinize sevgi ve saygılar   Dr. Ahmet GÜL TJOD İstanbul Başkanı, TJOD İstanbul YK adına                                                                                 
TJODist     Bülteni
Ağustos 2018
TJOD  İstanbul Şubesi
Sayın Meslektaşlarım, Yeni     dönemin     bu     ilk     bülteninde     sizlerle     beraber     olmaktan     mutluyuz. Bültenlerimizin   akademik   içeriğini   geçen   dönem   olduğu   gibi   Dr.   Engin   Oral, Dr.   Cenk Yaşa,   Dr.   Berna Aslan,   Dr.   Nadiye   Dugan,   Dr.   Hakan   Erenel,   Dr. Engin    Türkgeldi’ den    oluşan    editoryal    kurulumuz    ile    hazırlamaya    devam ederken,   bu   dönem   kurulumuza   Dr.   Cihan   Kaya   da   katılıyor.   Bu   sayımızda Dr. Ezgi Darıcı  da bir yazıyla katkıda bulunuyor. Bu   dönem   bültenlerimizde   yeni   bir   bölüm   olarak   deneyimli   hocalarımızla yapılan   söyleşileri   bulacaksınız.   Hocalarımızın   sadece   mesleki   değil   insani deneyimlerini      de      gençlere      aktarmanın      hepimize      ufuk      açacağını düşünüyoruz. Beğenerek okuyacağınıza eminim. Bu    sayımızda    postopartum    kanama    profilaksisi nde    standart    WHO    önerisinden    daha    etkili    olan seçenekleri    ortaya    koyan    bir    derlememiz,    slinglerin    avantaj    ve    dezavantajları nı    karşılaştıran    bir derlememiz,   disparoni   değerlendirme   ve   yönetimi ni   ele   alan   bir   rehberimiz,   Avrupa   İnsan   Üremesi   ve Embryoloji   Derneği’nin   (ESHRE)   yeni   yayınladığı   Polikistik   Over   Sendromu   Rehberi nin   Tanı   kısmının özeti, kanser sağ kalanlarında egzersizin faydaları nı değerlendiren bir derlememiz var. Sizler   için   makale   seçerken   genel   jinekoloji   ve   obstetri   ile   beraber   üst   uzmanlık   alanlarımızdan,   genel okuyucuya   hitap   edebilecek,   günlük   uygulamalarda   direkt   yardımcı   olabilecek   derleme,   özet,   rehber   gibi yayınları   seçmeye   özen   gösteriyoruz.   Tüm   literatürü   gözden   geçirmemiz   imkansız   olduğundan,   sizlerin dikkatini   çeken,   meslektaşlarımızın   faydalanacağını   düşündüğünüz,   paylaşılsa   iyi   olur   dediğiniz   makaleler olursa lütfen bana iletin. E-mail adresim: barisata@ku.edu.tr     Ayrıca   meslektaşlarımız   ve   üyelerimizle   paylaşmak   istediğiniz   görüşleriniz   ve   yazılarınız   olursa   onları   da değerlendirmekten mutlu oluruz. Hepimize verimli bir yeni dönem dilerim. Dr. Barış Ata Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi                                                                                
TJODist     Bülteni
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Bülten Editörler Kurulu (Soyadı sırası ile) Editörler Dr. Barış Ata Dr. Engin Oral Editöryal Kurul Üyeleri Dr. Berna Aslan, Dr. Engin Çelik Dr. Nadiye Dugan, Dr. Hakan Erenel, Dr. Cihan Kaya Dr. Engin Oral, Dr. Engin Türkgeldi Dr. Cenk Yaşa, Bu sayımıza katkıda bulunan Dr. Ezgi Darıcı
TJOD  İstanbul Şubesi
1950’li   yıllarda   açılan   ve   1970’li   yıllardan   itibaren   kadın   doğum   asistan   eğitimini   veren   bir   klinikte 28    yıl    eğitim    verdiniz,    şu    günlere    baktığınızda    kadın    doğum    eğitimindeki    değişimi    nasıl yorumluyorsunuz? Asistan ve uzmanlara yönelik önerileriniz nedir? Bence     Kadın-Doğum     eğitimindeki     değişimi,     Türkiye’nin     sağlık     sistemindeki     değişimden     ayrı yorumlamamak   gerekir.   Bir   yandan,   tüm   dünyaya   paralel   olarak   endoskopi,   BT,   MRI,   USG   ve   yan   dallar gibi   sağlık   teknolojisindeki   ilerlemeler   asistan   eğitimini   olumlu   yönde   etkilerken,   diğer   yandan   hastayı müşteri   gibi   kabul   eden;   hekimi,   geçineceği   parayı   performans   sistemi   ile   kazanmaya   zorlayan,   etik   ve deontolojik   ilkelerin   geri   plana   itildiği   ve   hukuksal   baskının   aşırı   hissedildiği   mevcut   sistem   olumsuz   yönde etkilemektedir. Bir   sistemdeki   olumlu   ya   da   olumsuz   değişiklikler,   bileşik   kaplar   kuralına   göre   sistemi   oluşturan   tüm   alt kurumları   da   etkileyecektir.   Bir   ülkede   100’den   fazla   tıp   fakültesi,   dolayısıyla   Kadın-Doğum   klinikleri açılıyorsa   ve   bunların   çoğu   özel   ve   vakıf   üniversitelerinin   fakülteleri   oluyorsa,   kurumlar   arası   öğretim üyesi   transferleri   kaçınılmaz   olacak   ve   bu   transferler,   doğal   olarak   bazı   kurumların   lehine   olurken,   bazı kurumların    aleyhine    olacaktır.    Nitekim,    Kadın-Doğum    eğitiminde    özellikle    üniversite    ve    devlet    eğitim hastaneleri   ciddi   oranda   eğitim   elemanı   kaybına   uğradılar.   Cerrahi   ağırlıklı   bir   dal   olan   Kadın-Doğum branşında asistan eğitimi, yüzlerce yıldır usta-çırak ilişkisi içinde yapılmaktadır, ki böyle de olmalıdır. Günümüzde   kolayca   ulaşılan   kitaplardan,   internetteki   ameliyat   videolarından   pek   çok   şey   öğrenilebilir, ancak   deneyimli   bir   usta   ile   ameliyata   girmek,   onun   klivajları   bulmasını   izlemek,   bir   düğümü   nasıl   attığını görmek,    eğitimin    tamamlayıcı    unsurlarıdır.    Galiba    giderek    eğitimin    bu    yönünü    kaybediyoruz.   Ayrıca, hocalarımdan   gördüğüm   gibi   şahsen   hiç   aksatmamaya   çalıştığım   sabah   ve   akşam   vizitleri   de   hem   tıbbi bilgilerin   paylaşılması,   hem   de   hekim-hasta   ilişkilerinin   öğrenilmesi   açısından   çok   önemliydi.   Günümüzde pek   çok   kez   tanık   da   olduğum   gibi,   eğitim   elemanlarının   katıldığı   sabah   vizitleri   giderek   aksatılmaya başlandı.  Maalesef asistana, Serviste ne var, ne yok?”   diye sormak, vizitin yerini almaya başladı.     
TJODist     Bülteni
Dr Yavuz Ceylan Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Şeflerinden Doğum tarihi ve yeri: 27.Kasım.1948    İstanbul Üniversite: İstanbul Üni. İstanbul Tıp Fak.   1972 Asistanlık eğitimi: İst. Üni. İst. Tıp Fak. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği    1972-76 Klinik şefliği:  1983-2011
Söyleşiyi yapan: Dr. Nadiye Dugan
TJOD  İstanbul Şubesi
Geçmişe    kıyasla    hekim-hasta    ilişkilerinde    olumsuz    yönde    değişimler    yaşandı.    Hekime    uygulanan şiddetin   nedenleri   nedir?   Azaltmak   ve   sağlıklı   bir   hekim-hasta   ilişkisi   bakanlık,   dernekler   ve   hekimler bazında neler yapılmalı? Hekim-hasta   ilişkilerindeki   değişim,   dünyada   “paternalist   hekimlik”   anlayışının   değişmesiyle   başladı.   Yâni   artık buyuran,   kendisiyle   pek   konuşulamayan,   ancak   hastası   için   en   doğruyu   yapmaya   çalışan   hekimliğin   yerini; anlatan,   tedavi   sürecini   hastayla   paylaşan   ve   onam   aldığı   tedaviyi   uygulayan   hekimliğe   geçildi.   “Hekimi yargılayan   tek   bir   yüce   makam   vardır,   o   da   vicdanıdır”   anlayışının   yerini,   hekimin   suçlandığı,   yargılandığı ve   tazminatlar   ödediği   bir   sistem   aldı.   Ülkemizde   ise,   Sağlıkta   Dönüşüm   Programı   ile   başlayan   popülist yaklaşım,   hasta   ile   hekimi   birer   taraf   hâline   getirdi;   oluşturulan   SABİM   Alo   184   hattı,   her   türlü   şikayeti   hiçbir süzgeçten   geçirmeksizin   soruşturmaya   başladı.   5-6   dakikada   bir   verilen   randevular,   performansını   arttırmak için   daha   fazla   (doğal   olarak   niteliksiz)   hasta   bakmaya   (!)   çalışan   ve   gereksiz   ileri   tetkik   isteyen   doktorlar, hekim-hasta   ilişkilerini   olumsuz   etkiledi.   Hastaların   doktorlara   duyduğu   saygı   giderek   azaldı.   Bu   uygulamalar da   doktorları   şamar   oğlanı”   hâline   getirdi.   Ayrıca,   toplumun   genelinde   kadına   olsun,   hayvanlara   olsun, birbirimize   olsun   artmakta   olan   şiddet   eğilimi,   hasta   ve   yakınları   tarafından,   karşılarında   duran   müdafaasız doktorlara çok kolay bir şekilde yönlendirilmeye başlandı. Bu   gidişi   durdurmak,   başta   hükümet   olmak   üzere   hepimize   düşmektedir.   İktidar   derhal,   her   hastaneye   bir   polis koymak   gibi,   ki   zaten   vardı,   polisiye   önlemler   yerine,   sorunu   tüm   yönleriyle   ele   almalı,   hekimler   hakkında suçlayıcı   tavrından   vazgeçmeli,   şiddet   ikliminin   tersine   dönmesini   sağlamalıdır.   Dernekler   ve   tabip   odaları, hükümet    nezdinde    başvurularını    yaparken    dernekler,    web    sitelerinde,    kongrelerde    etik    ve    iyi    hekimlik konularında   oturumlara   yer   vermelidir.   Hem   yöneticiler,   hem   de   biz   doktorlar,   Tıp   Sanatı’nın   kadim   ilkelerine dönmeli, hekimliği lâyık olduğu yere oturtmalı. Konu, bu kısa söyleşinin sınırlarına sığmayacak kadar uzun.      Yakın zamanda bir kitap çıkardınız. Kitabınızı bize anlatır mısınız? Etik   ve   deontolojik   ilkelere   gönül   vermiş   biri   olarak,   son   yıllarda   giderek   kaybetmekte   olduğumuza   inandığım bu   ilkeler   hakkında,   geliri   İstanbul   Tabip   Odası’na   ait   olmak   üzere   “Doktorluktan   Hekimliğe”   adlı   bir   kitap yazdım.   Tıp   Fakültesi’nden   “doktor”   yâni   bir   tanı   ve   tedavi   teknisyeni   olarak   çıkmaktayız.   “Hekim”   olmak   ise, ilerleyen   yıllarda   elde   ettiğimiz   (ya   da   edemediğimiz)   bir   özelliktir.   Hekim   sözcüğü,   kutsal   bilgi,   doğru   ve   yanlışı, iyi   ve   kötüyü   ayırt   etme   anlamındaki   “Hikmet”   kökünden   türemiştir.   Hasta,   “hekim”   olmuş   “doktor”   için   her şeydir.   Onun   her   şeyi   ile   ilgilenir,   dinler,   bir   daha   dinler,   anlatır,   bir   daha   anlatır,   onun   için   en   doğru   olduğuna inandığı    güncel    tedaviyi    yapar,    izler,    komplikasyonu,    ki    makul    bir    oranda    olması    kaçınılmazdır,    vakit geçirmeden   gidermeye   çalışır,   “en   doğruyu   ben   bilirim”   demek   yerine   danışmaya   önem   verir,   hastanın sırrını   korur   ve   tüm   bunları   yaparken   “gülümser” .   İşte   kitap,   bunlardan   söz   ediyor   ve   “iyi   hekimliğin” yollarını   tıp   tarihinden   örneklerle   göstermeye   çalışıyor.   Tüm   doktorlarımız   “iyi   hekim”   olmaya   ve   tüm   halkımız da bu “iyi hekimler” den hizmet almaya lâyıktır.      Yavuz Ceylan hocamıza bu keyifli söyleşi için teşekkür ederiz.
TJODist     Bülteni
TJOD  İstanbul Şubesi
Veri toplanması ve Analiz Bu   meta-analiz   totalde   88.947   olguyu   içeren   140   randomize   çalışmayı   barındırmaktadır.   Çalışmalar   çoğunlukla 37.   Gebelik   haftasının   üzerindeki   vajinal   doğum   yapan   hastaları   içermektedir.   Materyal   ve   metod   açıklaması yetersiz   olduğundan   çoğu   çalışmada   bias   riski   belirsizdir   ve   bu   daha   çok   karbetosinle   diğer   uterotonikleri karşılaştıran çalışmalardaki güvenilirliği etkilemektedir. Sonuçlar Doğum   sonrası   500   ml   üzerindeki   postpartum   kanamayı   (PPK)   önlemek   için   en   etkili   tedavi   seçenekleri ergometrin-oksitosin    kombinasyonu,    sadece    karbetosin,    oksitosin-mizoprostol    kombinasyonudur.        Bu    üç seçenek   de   500   ml   üzerindeki   PPK’ların   önlenmesinde   Dünya   Sağlık   Örgütü’nün   önerdiği   sadece   oksitosine göre   daha   etkilidir   (ergometrin-oksitosin   kombinasyonu   risk   oranı   (RR)   0.   69   (%95   CI   0.57-0.83),   kanıt   kalitesi orta;   karbetosin   RR   0.72   (%95   CI   0.52-1.00),   kanıt   kalitesi   düşük;   mizoprostol-oksitosin   kombinasyonu   RR 0.73   (%95   CI   0.60-0.90),   kanıt   kalitesi   orta).   Bu   sonuçlara   bakılacak   olursa   sadece   oksitosin   verilen   hastaların %10.5’inde   500   ml   üzeri   PPK   görülmesi   beklenirken   ergometrin-oksitosin   kobinasyonunda   bu   oran   %7.2, karbetosinde %7.6, mizoprostol-oksitosin kombinasyonunda %7.7’dir. Sonuçlar    1000    ml    üzeri    PPK    için    500    ml    üzeri    PPK    ile    benzer    bulunmuştur.    Ergometrin-oksitosin kombinasyonu   için   RR   0.77   olup   sadece   oksitosine   göre   daha   etkilidir   (%95   CI   0.61-0.95),   kanıt   kalitesi yüksek.    Karbetosin    için    RR    0.70’dir    (%95    CI    0.38-1.28),    kanıt    kalitesi    düşük;    mizoprostol-oksitosin kobinasyonu için RR 0.90’dır (%95 CI 0.72-1.14), kanıt kalitesi orta. Randomize   çalışmalarda   maternal   ölüm   ve   ağır   morbidite   nadiren   değerlendirilmiş   olsa   da   ilaçlar   arasında   bu açıdan anlamlı farklılık bulunamamıştır. Kombinasyon    rejimlerinde    yan    etki    profili    daha    olumsuz    bulunmuştur.        Özellikle    ergometrin-oksitosin kombinasyonunda      kusma   için   RR   3.10   olarak   sadece   oksitosine   göre   daha   yüksektir   (%95   CI   2.11-4.56),   kanıt kalitesi   yüksek;   %1.9   vs   %0.6.   Ergometrin-oksitosin   kombinasyonunda   hipertansiyon   için      RR   1.77   olarak sadece   oksitosine   göre   daha   yüksektir   (   %95   0.55-5.66),   kanıt   kalitesi   düşük;   %1.2   vs   %0.7.   Mizoprostol- oksitosin   kombinasyonunda   ateş   için   RR   3.18   olarak   sadece   oksitosine   göre   daha   yüksektir   (%95   CI   2.22- 4.55),   kanıt   kalitesi   orta;   %11.4   vs   %3.6.   Karbetosin   için   yan   etki   riski   sadece   oksitosine   ile   benzerdir   fakat kanıt kalitesi düşüktür. Sonuç   olarak   ergometrin-oksitosin   kombinasyonu,   sadece   karbetosin,   mizoprostol-oksitosin   kombinasyonu 500   ml   üzeri   PPK’ları   önlemek   açısından   mevcut   standart   öneri   olan   sadece   oksitosine   göre   daha   etkilidir. Ergometrin-oksitosin   kombinasyonu   1000   ml   üzeri   PPK’yı   önlemede   oksitosine   göre   daha   etkilidir.   Mizoprostol- oksitosin   kombinasyonu   için   kanıt   daha   az   tutarlıdır   ve   bu   durum   çalışmalardaki   mizoprostol   uygulanım   yolu   ve dozundaki   farklılıklar   ile   alakalı   olabilir.   Karbetosin   yan   etki   profili   açısından   diğer   seçeneklere   göre   en   uygun olandır fakat çoğu karbetosin çalışması küçük gruplardan oluşan bias açısından yüksek riskli çalışmalardır.  Kaynak için tıklayınız.
Uterotonik ajanların postpartum kanama önlenmesindeki etkinliği- Meta-analiz
TJODist     Bülteni

Gallos ID, Williams HM, Price MJ, Merriel A, Gee H, Lissauer D, Moorthy V, Tobias A, Deeks JJ, Widmer M, Tunçalp Ö, Gülmezoglu AM,

Hofmeyr GJ, Coomarasamy A.  Cochrane Database SystRev. 2018 Apr 25;4:CD011689

Özetleyen: Dr. Hakan Erenel
TJOD  İstanbul Şubesi
Giriş Kadın   stres   üriner   inkontinansı   (SÜİ)   tüm   kadınların   yaklaşık   %15-20’sinde   görülen   sık   bir   problemdir.   Yaşam kalitesinde   ciddi   olumsuz   etki   yaratmakta   ve   bu   nedenle   cerrahi   tedavi   arayışı   doğmaktadır.   Amerikan   Üroloji Birliği   ve   Ürodinami   Cemiyeti,   Kadın   Pelvik   Tıbbı   ve   Ürogenital   Rekonstrüksiyon   kılavuzları   SÜİ   yönetiminde yer     kaplayıcı     (bulking)     ajanlar,     mid-üretral     slingler,     otolog     fasyadan     pubovaginal     sling     ve     Burch kolposüspansiyonu   olarak   toplam   dört   cerrahi   tedavi   yöntemi   önermektedir.   Midüretral   slingler   içerisinde   ise standart   midüretral   slingler   (SMÜS)   ve   tek   insizyonlu   mini   slingler   (SIMS)   yer   almaktadır.   SMUS   kılavuzlarda ön   planda   önerilmekte   ve   yüksek   başarı   oranları   ile   dikkati   çekerken   bunun   yanında   bazı   komplikasyonlar   ile birliktelik   göstermektedir.   Bu   komplikasyonları   önlemek   amacıyla   SIMS’ler   geliştirilmiştir.   TVT-Secur   bu   amaçla geliştirilen   ilk   cihaz   olup,   kısa   bant   uzunluğu   sayesinde   sinir   ve   damar   yaralanması   riski   azlığı   ve   kasık   ağrısı etkisinin   minimal   olması   ile   ön   plana   çıkmıştı.   Daha   az   kan   kaybı   ve   kasık   ağrısı   sonuçları   olan   TVT-Secur’un etkinliği   ise   SMUS’lere   göre   daha   düşük   saptanmıştı.   Bu   klinik   sonuçlar   nedeniyle   bu   cihaz   üretici   firma tarafından   2013   yılında   piyasadan   çekildi.   Bu   nedenle   TVT-Secur   dışlandıktan   sonra   diğer   SIMS’lerin   kalan gurubunun   daha   etkin   olacağı   beklenmekteydi.   Orta   dönem   sonuçlara   bakıldığında   TVT-Secur   dışı   mini- slingler   ile   SMUS’ler   karşılaştırıldığında   sübjektif   ve   objektif   kür   açılarından   arada   fark   bulunmamaktaydı.   Uzun dönem   sonuçlar   bilinmediğinden   ötürü   bu   güncellenmiş   sistematik   değerlendirme   ve   meta-analiz   yapılması amaçlanmıştır. Materyal ve Metod Midüretral   sling,   TOT,   TVT,   tek   insizyonlu   sling,   Mini-Arc,   Ophira,   Conta-sure-Needleless   ve   Ajust   anahtar kelimeleri   girilerek   yanında   etkinlik,   güvenlik   ve   stres   üriner   inkontinans   terimleri   de   eklenerek      14.10.2017’e kadar   olan   tüm   çalışmalar   derlemeye   dahil   edilmiştir.   Derleme   de   birincil   sonuç   objektif   ve   sübjektif   (hasta tarafından   rapor   edilen)   sonuçlar   ele   alınırken,   ikincil   sonuçlar   içerisinde   postoperatif   hayat   kalitesi,   cinsel yaşam,   ağrı   gibi   postoperatif   durumlar,   operasyon   süresi,   hastanın   yatış   süresi   ve   kan   kaybı   gibi   operatif bilgiler,   mesane   hasarı,   idrar   yolu   enfeksiyonu,   üriner   retansiyon,   de   novo   urgensi,   meş   erozyonu,   kasık   ağrısı, işeme   disfonksiyonu,   bantın   kayması   ve   reoperasyon   gibi   postoperatif   komplikasyonlar   yer   almaktadır.   Bu derlemeye 29 adet randomize kontrollü çalışma (RKÇ) dahil edilmiştir (Şekil 1).
TJODist     Bülteni
Stres İnkontinansın Cerrahi Yönetiminde TVT - Secur Dışı Tek İnsizyonlu Slingler ile Standart Slinglerin Klinik Sonuçların Karşılaştırılması; Güncellenmiş Sistematik Derleme ve Meta-analiz
Özetleyen: Dr. Cenk Yasa
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Bulgular Objektif Kür Oranı Objektif    kür    oranını    karşılaştıran    20    RKÇ’da    1033    hasta    ele    alınmıştır.    Objektif    kür    açısından    SMUS’ler SIMS’lere   göre   daha   iyi   bulunmuştur   (Odds   oranı,   0.73;   95%CI,   0.57-0.93).   TOT   ile   karşılaştırıldığında,   TOT anlamlı   olarak   daha   iyi   objektif   küre   sahipken   (Odds   oranı,   0.77;95%CI,   0.59-1.00) TVT   ile   anlamlı   bir   fark   elde edilememiştir   (Odds   oranı,   0.34;95%CI,   0.06-1.98).   Orta   dönem   sonuçlar   ele   alındığında   SMUS’ler   ile   SIMS’ler arasında    fark    bulunmazken    uzun    döneme    bakıldığında    SMUS’ler    anlamlı    yüksek    objektif    kür    oranları    ile birliktedir (Odds oranı, 0.68;95%CI, 0.47-0.99) (p=0.04). Sübjektif kür oranı Sübjektif   kür   oranlarını   karşılaştıran   20   çalışma   ele   alındığında   anlamlı   fark   bulunmamaktadır   (Odds   oranı, 0.86;    95%CI,    0.64-1.16).    Aynı    şekilde    TOT    ve    TVT    ile    ayrı    ayrı    karşılaştırıldığında    da    anlamlı    fark bulunamamıştır. Orta ve uzun dönem etkinlikleri de birbirine benzerdir. Hayat Kalitesi Hayat   kalitesini   ele   alan   4   RKÇ   gözden   geçirildiğinde   SMUS’ler   ile   hayat   kalitesinin   SIMS’lere   göre   daha   iyi olduğu ortaya çıkmıştır (Odds oranı, 2.02;95%CI, 1.18-2.85).
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Cinsel Fonksiyon Cinsel   fonksiyonu   ele   alan   4   RKÇ   sonucuna   göre   cinsel   fonksiyon   açısından   SUMS’ler   ile   SIMS’lerin   belirgin farklığı gözlenmemiştir (Odds oranı, -0.39;95%CI, -1.87- 1.08). Postoperatif Ağrı 16   RKÇ   sonucuna   göre   SIMS   ile   hastalar   daha   az   postoperatif   ağrı   bildirmişlerdir.   Ancak   30   gün   sonrasında ağrı skorlarında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Operatif Bilgiler ve Postoperatif Komplikasyonlar SIMS’ler   ile   yapılan   cerrahilerde   daha   kısa   operasyon   süresi   ve   daha   az   kan   kaybı   bildirilmekte   olup,   hastane kalış süresinde anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. SIMS    ile    yönetilen    hastalarda    işeme    disfonksiyonu    daha    az    saptanırken,    mesane    hasarı,    idrar    yolu enfeksiyonu,   üriner   retansiyon,   de   novo   urgensi,   mesh   erozyonu,   kasık   ağrısı,   bant   kayması   ve   reoperasyon oranları arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Tartışma Bu   metaanaliz   sonuçlarına   orta   dönemden   daha   uzun   süreçte   objektif   kür   oranları   SMUS’ler   ile   SIMS’lere (TVT-Secur   sonuçları   dışlandığında)   göre   daha   iyidir. Ancak   SIMS’ler   ile   daha   az   erken   dönem   kasık   ağrısı   ve daha   az   işeme   disfonksiyonu   gibi   avantajlar   mevcuttur.   Her   ne   kadar   bu   avantajlar   klinik   olarak   anlamlı   olmasa da hastalara bu iki cerrahi metodu açıklama da önemli olabilmektedir. Kaynak için tıklayınız.
TJOD  İstanbul Şubesi
“2018 Polikistik Over Sendromunun Kanıta Dayalı Değerlendirilme ve Yönetim Yönergesi”, 1-4   Temmuz   2018’de   Barselona’da   düzenlenen   European   Society   of   Human   Reproduction   and   Embryology (ESHRE)   kongresinde   sunuldu.   Üçbine   yakın   kişinin   katkısıyla   oluşturulan   yaklaşık   200   sayfalık   bu   yönergeye şu adresten ulaşabilirsiniz: https://www.monash.edu/medicine/sphpm/mchri/pcos/guideline Bu     sayımızda,     yönergede     yer     alan     polikistik     over     sendromunun(PKOS)     tanısı     ve     hastaların     risk değerlendirilmesi   konusundaki   algoritmaları   sizler   için   özetledik.   Bir   sonraki   bültenimizde   aynı   yönergeye   ait fertilite ve fertilite-dışı tedaviler ile ilgili algoritma özetine yer vereceğiz. POLİKİSTİK OVER SENDROMU TANI KRİTERLERİ: ESHRE tarafından yayımlanan algoritmada PKOS tanısı için 3 basamaklı bir yaklaşım öneriliyor: 1. Düzensiz sikluslar VE klinik hiperandrojenizm varsa: Diğer nedenler dışlandığı takdirde PKOS tanısı koyulur. (Diğer   nedenler:   TSH,   prolaktin,   FSH   ve   varsa   hastanın   kliniğinin   gerektirdiği   -Cushing,   adrenal   tümörler, konjenital adrenal hiperplazi vb.- diğer testler ile araştırılır.) 2. Düzensiz siklusa eşlik eden klinik hiperandrojenizm yokluğunda: Biyokimyasal hiperandrojenizm araştırılır. Mevcutsa ve diğer nedenler dışlanmışsa, PKOS tanısı koyulur. 3. Sadece düzensiz siklus VEYA hiperandrojenizm varsa: a.    Adolesanlarda    ultrason    endike    değildir:    PKOS    riski    olduğu    düşünülmeli    ve    ileride    tekrar değerlendirmeli. b. Erişkinlerde PKO morfolojisi için USG yapılmalı. Mevcutsa, PKOS tanısı koyulur. Yukarıdaki tanı algoritmasında bahsi geçen tanımlar hakkında bazı kısa bilgiler ve öneriler şöyle: Düzensiz siklus: Menarşın ilk yılında, pubertal geçiş döneminde görülmesi normaldir. Menarşın ilk 3 yılında 21 günden kısa, 45 günden uzun süren sikluslar anormal kabul edilir Menarşın   3.   yılından   sonra   21   günden   kısa   ve   35   günden   uzun   süren   sikluslar   veya   yılda   8’den   az   adet görmek anormal olarak kabul edilir. Menarşın ilk yılından sonra 90 günü geçen tek bir siklus anormal kabul edilir.
TJODist     Bülteni
POLİKİSTİK OVER SENDROMU TANISI VE RİSK DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN ALGORİTMA  “ESHRE 2018 Polikistik Over Sendromunun Kanıta Dayalı Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönergesinden” INTERNATIONAL EVIDENCE-BASED GUIDELINE FOR THE ASSESSMENT AND MANAGEMENT OF POLYCYSTIC OVARY SYNDROME 2018-ESHRE Temmuz 2018
Özetleyen: Dr. Engin Türkgeldi
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Klinik Hiperandrojenizm: Detaylı   öykü   ve   muayene   gerekir.   Yetişkinde   akne,   hirsutism,   alopesi;   adolesanda   ileri   derecede   akne   ve hirsutism aranır. Sadece terminal kıl follikülleri patolojik hirsutism ile ilişkilidir. Alopesi   için   Ludwig,   hirsutism   için   modifiye   Ferriman   Gallway   (FG)   skorlama   sistemi   kullanılabilir.   Etnik kökene bağlı olarak FG’de 4-6’dan büyük skorlar hirsutism lehinedir. Biyokimyasal Hiperandrojenizm: Biyokimyasal    hiperandrojenizm,    özellikle    klinik    hiperandrojenizmin    belirsiz    olduğu    durumlarda    önem kazanır. Tanı      için      hesaplanmış      serbest      testosteron,      serbest      androjen      indeksi      veya      hesaplanmış biyoyararlanılabilir testosteron kullanılmalıdır. Direkt serbest testosteron tercih edilememektedir. Androstenedion ve dehidroepiandrosteron sülfat (DHEA-S)’ın PKOS tanısında yeri sınırlıdır. Ölçümler     normal     sınırların     üzerindeyse     diğer     hiperandeojenizm     nedenleri     gözden     geçirilmelidir. Şikayetlerin başlangıcı ve ilerleyişi özellikle neoplazilerde yol gösterebilir. Hormonal       kontrasepsiyon       kullananan       hastalarda       biyokimyasal       hiperandrojenizm       doğru değerlendirilemeyebilir. Bu hastalarda ölçümler ilaç kesildikten en az 3 ay sonra yapılmalıdır. Ultrason ve Polikistik Over Morfolojisi (PKOM): Menarşın    ilk    8    yılında,    bu    dönemdeki    yüksek    multifoliküler    görünüm    oranı    yüzünden    tanıda    USG kullanılmamalıdır. 8   Mhz’i   kapsayan   bant   aralığındaki   endovajinal   problar   kullanıldığında,   her   bir   overde   20   veya   daha   çok folikül   görülmesi   ve/veya   overlerden   birinin   hacminin   10   ml   veya   daha   çok   olması   halinde   PKOM’dan bahsedilebilir.   Hacim   ölçümlerinde   corpus   luteum,   dominant   folikül   veya   bir   kist   olmamasına   dikkat edilmelidir. Daha   eski   teknolojiye   sahip   cihazlarda,   PKOM   tanım   eşiği   overlerin   10   ml   veya   daha   büyük   olması olarak kabul edilebilir. Transabdominal   USG’de   ise   folikül   sayımının   güvenilirliğinin   azalması   nedeniyle   asıl   olarak   over   hacmi dikkate alınmalıdır. Düzensiz    menstruasyon    öyküsü    olan    ve    hiperandrojenizm    saptanan    hastalarda    tanı    için    USG    şart değildir, PKOS fenotipini tanımlamakta yardımcı olabilir. Diğer Notlar: Hastalar değerlendirilirken etnik kökenleri dikkate alınmalıdır. PKOS veya PKOM tanımlamasında serum AMH ölçümümün yeri yoktur. PKOS TANILI HASTALARDA RİSK DEĞERLENDİRİLMESİ: Kardiovasküler Hastalık (KVH) Risk Değerlendirilmesi ve kilo kontrolü: o PKOS   hastalarının   kilo   takibi   ve   kontrolü   için   takibe   alınmaları,   6-12   ay   ara   ile   değerlendirilmeleri önerilir. o Boy, kilo ve bel çevresi ölçülmelidir. Yıllık kan basıncı ölçümü yapılmalıdır. o Her    PKOS    hastası,    KVH    için    risk    değerlendirilmesine    alınmalıdır.    Obezite,    tütün    kullanımı, dislipidemi,   hipertansiyon,   bozulmuş   glukoz   toleransı   veya   fiziksel   hareket   azlığı   varsa   artmış   KVH riski olarak kabul edilir o Fazla   kilolu   veya   obez   PKOS’lu   kadınlara,   yaşları   ne   olursa   olsun   açlık   lipid   profili   bakılmalıdır (total kolesterol, LDL, HDL, Trigliserid). Sonuçlara göre hastanın takibi planlanır. o Obstruktif uyku apnesi açısından hastanın sorgulanması önerilir.
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Gestasyonel diabet, bozulmuş glukoz toleransı ve tip 2 diabet: o PKOS’lu   her   hastanın,   yaştan   bağımsız   olarak   gestasyonel   diabet,   bozulmuş   glukoz   toleransı   ve tip 2 diabet riski artmıştır. Obezite bu riski artırmakla beraber, varlığı şart değildir. o Glisemik durumları, diğer risk faktörlerine göre her 1-3 yılda bir değerlendirilmelidir. o Yüksek   risk   altındaki   PKOS’lu   kadınlara   (BMI   25’ten   büyük,   anormal   glukoz   toleransı,   ailede   DM öyküsü,   hipertansiyon,   etnisite)   oral   glukoz   tolerans   testi   (OGTT)   yapılması   tavsiye   edilmektedir. Mümkün değilse açlık glukozu veya HbA1c ölçülebilir. o Gebelik planlayan veya fertilite tedavisine başlayacak tüm PKOS’lu kadınlara OGTT önerilmelidir. o Eğer   prekonsepsiyonel   olarak   bakılmadıysa,   gebeliğin   20.   Haftasından   önce   OGTT   önerilmelidir. Ayrıca, tüm PKOS’lu kadınlara 24-28. Gebelik haftalarında OGTT önerilmelidir. Endometrial Kanser: o PKOS,   sıklıkla   menopoz   öncesi   ortaya   çıkan   endometrial   kanser   riskinde   2-6   kat   artışa   neden olmaktadır. Öte yandan, mutlak riskin halen düşük olduğu hatırlanmalıdır. o PKOS   hastalarında   endometrial   kanseri   araştırması   düşük   bir   eşiğe   sahip   olmalıdır.   Persistan kalınlaşmış   endometrium,   ve/veya   uzamış   amenore,   anormal   vajinal   kanama   veya   fazla   kilo   gibi risk faktörleri dikkate alınmalıdır. o Endometrial kalınlığın USG ile rutin taranması önerilmemektedir. o Endometrial   hiperplazi   veya   kanserin   önlenmesi   için   optimal   bir   yöntem   bilinmemektedir.   Doksan günden   uzun   siklusları   olan   kişilerde   OKS   veya   progesteron   tedavisi   pragmatik   bir   yaklaşım   olarak düşünülebilir. YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ ÖNERİLERİ: PKOS’lu     tüm     kadınlara     sağlıklı     beslenme     ve     düzenli     fiziksel     aktivite     konularında     önerilerde bulunulmalıdır. İlk   6   ay   için   %   5-10   kilo   kaybı   gibi   gerçekleştirilebilir   hedefler   koymak   başarı   şansını   ve   klinik   düzelme şansını artırmaktadır. Kilo alımının engellenmesi ve sağlığın korunması için: o 18-64   yaş   arası   erişkinlerde,   haftada   en   az   150   dakika   orta   yoğunlukta   fiziksel   aktivite   veya   75 dakika   yoğun   fiziksel   aktivite   veya   ikisinin   kombinasyonu   önerilir.   Bir   haftada   ardışık   olmayan   2 günde kas güçlendirici egzersize yer verilmelidir. o Adolesanlarda    günde    en    az    60    dakika    orta-yoğun    fiziksel    aktiviteye    yer    verilmelidir.    Bunların üçünde kas ve kemik güçlendiren egzersizler yer almalıdır. Orta seviyede kilo kaybı, kiloların geri alımının engellenmesi veya genel sağlık faydaları için: o Haftada   en   az   250   dakika   orta   yoğunlukta   fiziksel   aktivite   veya   150   dakika   yoğun   fiziksel   aktivite veya ikisinin kombinasyonu önerilir. o Buna   ek   olarak   bir   haftada   ardışık   olmayan   2   günde   büyük   kas   gruplarını   çalıştıran   aktiviteler önerilir. o Ekran veya oturma zamanı minimuma indirilmeli, sedanter bir hayattan uzak durulmalıdır. Kaynak için tıklayınız.
TJOD  İstanbul Şubesi
Bu   gözden   geçirme   yazısında   ‘fiziksel   aktivite’   iskelet   kasları   ilen   yapılan   vücut   hareketleriyle   enerji   kullanımını ve   ‘egzersiz’   ise   tekrar   eden,   planlı   ve   yapısı   olan   fiziksel   aktiviteler   olarak   tanımlanmaktadır.   Fiziksel   aktivite aksi söylenmedikçe aerobik olarak yapıldığı kabul edilmelidir. Yaşam kalitesini arttırmakta egzersizin rolü Kanserle   yaşayanlarda   (çoğunlukla   meme   fakat   birçok   kanser   tipi   dahil)   yapılan   randomize   kontrollü   çalışmalar sonucu   hazırlanan   iki   Cochrane   derlemesinde   egzersizin   fiziksel   fonksiyonlar,   kanser   ilişkili   semptomlar   ve yaşam kalitesi açısından kanser tedavisi sırasında ve sonrasında iyileşmeye neden olduğu gösterilmiştir. Aktif    kanser    tedavisi    esnasında    yapılan    egzersizin    kanser    ilişkili    yorgunluk,    depresyon,    anksiyete,    uyku problemleri,   sağlık   ilişkili   yaşam   kalitesi   ve   fiziksel   fonksiyonlarda   iyileşmeye   neden   olduğu   ve   aktif   kanser tedavisi   sonrasında   duygusal,   sosyal   ve   seksüel   fonksiyonlarda   iyileşmeye   ve   acı,   anksiyete   ve   yorgunlukta azalmaya   sebep   olduğu   gösterilmiştir.   Bir   randomize   kontrollü   çalışmada,   egzersizle   meme   kanserli   hastalarda lenfödemin %50 oranda azaldığı bulunmuştur. Endometrium kanseri sağ kalanları Evre   1   -2   endometrium   kanserli   75   aşırı   kilolu   ve   obez   kadında   yapılan   bir   randomize   kontrollü   çalışmada (SUCCEED)   altı   aylık   fiziksel   aktivite   ve   beslenme   önerileriyle   fizik   aktivitenin   haftalık   84   dakikadan   altıncı   ayın sonunda   249   dakikaya   çıktığı   (kontrollere   göre   100   dk   daha   fazla,   %95   CI,   6-194,   p=0,038)   ve   aktivite grubunda 3 kg kilo kaybı olurken, kontrol grubunun 1,4 kg aldığı saptanmıştır (%95CI; -5,8,-3,5 p<0,001). 33   jinekolojik   kanserle   yaşayan   ve   yorgunluk   şikayeti   olan   hastada   yapılan   12   haftalık   randomize   kontrollü çalışmada   fiziksel   aktivite   uygulayan   grupta   yorgunluk   semptomlarında   azalma   anlamlı   olarak   daha   fazla olduğu gösterilmiştir. Over kanseri sağ kalanları Over   kanserinde   birçok   tek   kollu   pilot   çalışmada   düşük   ve   orta   yoğunlukta   egzersizin   kemoterapi   sırasında uygulanabilirliği gösterilmiş, katılımcıların üçte ikisinden fazlasının egzersiz hedefine ulaştığı saptanmıştır. Yakın   dönemde   fiziksel   olarak   inaktif   144   over   kanseri   sağ   kalanında   yapılan   randomize   kontrollü   çalışmada altı   aylık   orta   yoğunlukta   evde   uygulanan   egzersiz   programıyla   ortalama   egzersiz   süresinin   haftada   166 dakikaya    çıkarıldığı    ve    katılımcılardan    %65’inin    haftalık    150    dakika    üzerinde    fiziksel    aktivite    yapabildiği saptanmıştır.   Egzersiz   uygulayan   grupta   anlamlı   olarak   fiziksel   sağlıkla   ilişkili   yaşam   kalitesinde   artış   ve yorgunluk şikayetinde anlamlı azalma saptanmıştır. Egzersizin kanser sağ kalımına katkısı 2015’te   yapılan   bir   meta   analize   göre   fiziksel   aktivitesi   en   az   ve   en   çok   olan   meme   kanserli   hasta   grupları karşılaştırıldığında   tüm   nedenlere   bağlı   mortalitenin   %48   oranda   farklı   olduğu   bulunmuştur.   2016’da   yapılan   bir diğer meta analizde ise bu fark %38 olarak gösterilmiştir. 10   MET-saat   haftalık   (MET,   metabolik   denk;   fiziksel   aktivitede   harcanan   enerji   için   kullanılan   birim)   egzersizin tüm    nedenlere    bağlı    mortaliteyi    %27    ve    meme    kanserine    bağlı    ölümlerin    de    %25    oranında    azalttığı bulunmuştur.   Doz   yanıt   ilişkisini   gösteren   bir   meta   analizde   ise   5,   10   ve   15   MET-saat/haftalık   egzersizin   meme kanseri   mortalitesini   %6,   %11   ve   %16   oranında   azalttığı   ve   tüm   nedenlere   bağlı   ölümleri   ise   %13,   %24   ve   %34 oranında düşürdüğü gösterilmiştir.
TJODist     Bülteni
Meme ve Jinekolojik Kanser Sağkalımında Egzersizin Rolü The Role of Physical Activity in Breast and Gynecologic cancer survivorship Kathryn P. Pennington, Anne McTiernan. Gynecologic Oncology 149 (2018) 198–204.
Özetleyen: Dr. Engin Çelik
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
İyileşmiş sağ kalımın potansiyel mekanizmaları Kanserli   hastalarda   yapılan   fiziksel   aktivite   çalışmalarında   sistemik   inflamasyon,   insülin   yolağında   değişimler, hücre   ilişkili   bağışıklık   sisteminde   iyileşme   ve   bazı   steroid   hormon   düzeyinde   değişme   gibi   mekanizmaların kanser   gelişimi   ve   nüksün   önlenmesinde   rol   alabileceği   gösterilmiştir.   Bu   sağ   kalım   etkisini   kilo   kaybından bağımsız    olup    olmadığı    bilinmemektedir.    Bazı    araştırmacılar    kemoterapi    esnasında    yapılan    egzersizin kemoterapiyi   tamamlama   oranında   artışa   sebep   olduğunu   varsaymaktadırlar.   Egzersizin   ikinci   ve   üçüncü seçenek   kemoterapi   uygulamalarının   kullanımını   kolaylaştığı   gösterilmiştir.   Aynı   zamanda   egzersiz   sitotoksik kemoterapinin ilaç dağılımı, farmakodinamisi ve metabolizmasını da etkileyebilmektedir. Genel   popülasyonda   da   egzersizin   kardiyovasküler   hastalık   ve   mortaliteyi   azalttığı   bilinmektedir.   Çoğu   kanserli hastada bulunan komorbid durumlar (özellikle obez endometrium kanserliler) bu durumdan faydalanabilirler. Kanser sağ kalanlarında fiziksel aktivite kılavuzları Amerikan    spor    hekimliği    cemiyeti    (ACSM)    85    randomize    kontrollü    çalışmayı    inceledikten    sonra    kanserli hastaların   tedavi   esnasında   ve   sonrasında   egzersizleri   güvenli   bir   şekilde   yapabilecekleri   sonucuna   varmıştı. ACSM   kanserle   yaşayanlara   haftalık   150   dakikalık   orta   yoğunlukta   aerobik   egzersiz   ya   da   75   dakikalık   yüksek yoğunlukta    egzersizi    önermektedir.    Eğer    hastanın    fiziksel    durumu    önerilen    egzersizleri    yapmasına    engel oluyorsa   hastaların   olabildiğince   aktif   olmaları   önerilmektedir.   2012’de   yayınlanan   Amerikan   Kanser   Cemiyeti beslenme ve fiziksel aktivite kılavuzu da ACSM ile aynı önerilerde bulunmaktadır. Periferal    nöropati    ve    kas-iskelet    sistemi    morbiditeleri    olanlarda    egzersiz    programının    modifiye    edilmesi gerekmektedir.   Kemik   metastazları   ve   kardiyak   problemleri   olanlarda   ise   egzersizin   güvenliği   açısından   tıbbi değerlendirilmeden   geçilmesi   önerilmektedir.   Egzersiz   ilişkili   ani   kardiyak   ölümler   en   çok   alışılmamış   veya   ağır egzersizler   sırasında   olmaktadır.   Genel   durumu   iyi   olmayanların   öncelikle   hafif   egzersizle   (örneğin   yürüyüş) başlamaları ve durumları iyileştikçe egzersizi ağırlaştırmaları önerilmektedir. Fiziksel aktivite kılavuzlarına uyan az sayıda kanser sağ kalanı mevcuttur Jinekolojik   kanserli   5015   hastanın   dahil   olduğu   popülasyon   bazlı   anket   çalışmasında   tanıdan   1   yıl   sonra fiziksel    aktivite    kılavuzlarının    önerilerine    hastaların    %55’nin    uymadığı    anlaşılmıştır.    Bu    ve    buna    benzer çalışmalar   derlendiğinde   endometrium   ve   over   kanserli   hastaların   %30-31’inin   fiziksel   aktivite   kılavuzlarına uyum   sağladığı   görülmektedir.   Fakat   bu   çalışmalar   hastaların   kendi   beyanları   üzerinden   yapıldığı   için   fiziksel aktivitelerini   abartılı   göstermiş   olabilirler.   Ulusal   sağlık   ve   beslenme   çalışmasında   hastalar   adımsayar   ile   takip edildiklerinde    meme    kanserlilerin    %11’i,    endometrium    kanserlilerin    %12’si    ve    serviks    kanserlilerin    ancak %2’sinin önerilere uyduğu gösterilmiştir.
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
TJOD  İstanbul Şubesi
Disparoni   fiziksel   veya   psikoseksüel   problemlerden   kaynaklanabilir,   hatta   bu   iki   durumun   birbiri   ile   birlikte olma ihtimali hatırısayılır derecede yüksektir. Semptomların   aniden   ortaya   çıkması   psikoseksüel   bir   nedene   bağlı   olabilirken,   semptomlarda   meydana gelen kademeli bir artış sebebin fiziksel veya anatomik olma olasılığını artırır. Belirgin bir fiziksel nedene sahip olan hastalarda bile, psikolojik ve sosyal sorunların araştırılması gerekir Hastanın   düşünceleri,   duyguları   ve   fikirleri   keşfedilmelidir.      Perineal   masaj   vajinismusu   azaltmak   ve vulvodiniye yardım etmek için yararlı bir yöntem olabilir. Disparoni,   16-74   yaş   arası   cinsel   olarak   aktif   kadınların   yaklaşık%   7,5'ini   etkileyen   yaygın   fakat   yeterince anlaşılmamış bir sorundur. Ağrının    türünün    anlaşılması    ve    bu    ağrının    yüzeyel    veya    derin    olup    olmadığının    ayırt    edilmesi    sebebini belirlemeye   yardımcı   olabilir.   Disparoni,   55-64   yaşlarındaki   (%   10.4)   ve   16-24   yaşlarındaki   (%   9,5)   kadınlarda en sık görülür. Hastayı nasıl değerlendirmeliyim? Burada    amaç    cinsel    problemi    tanımlamak,    ağrının    tıbbi    veya    jinekolojik    nedenlerini    tanımlamak    ve psikoseksüel bilgi toplamaktır. Hastanın anamnezi Açık    uçlu    sorularla,    yargısız    bir    yaklaşım    içinde    detaylı    sorgulama    önemlidir   Ağrılı    cinsel    ilişki    ifadesiyle hastanın neyi kastettiğini netleştirin Semptomların   başlangıcını   sorgulayın   (ÇÜNKÜ ANİ   BAŞLANGIÇ   VE   ZAMAN   İÇİNDE   İLERLEYEN   BİR   FORM ÖNEMLİ) Hastanın     çevresindeki     diğer     psikolojik     ve     sosyal     etkenleri     gözönünde     bulundurun.     Önemli     olanlar çözümlenmemiş   sorunlar,   korku   veya   kayıp   duygularıdır;   zor   bir   çocukluk;   ilişkilerde   memnuniyetsizlik   veya mutsuzluk; ya da istismar. ‘Detaylı obstetrik, jinekolojik ve cinsel hikaye etiyolojiyi anlamakta faydalı’
TJODist     Bülteni
DİSPARONİ Bilinmesi gerekenler Lee NMW, Jakes AD, Lloyd J, Frodsham LCG,  BMJ,2018 Jun 19;361:k2341
Tercüme: Dr. Ezgi Darıcı
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Psikoseksüel bir değerlendirme yapın Psikoseksüel   konuları   tartışmanın   zaman   alıcı   olabileceğine   dair   popüler   bir   yanlış   kanı   vardır,   fakat   asıl konuların    tartışılması    gereksiz    araştırma    ve    prosedürleri    engellediğinden    zaman    ve    maliyetten    tasarruf sağlayacaktır. Psikoseksüel    değerlendirme    için    yararlı    bir    yaklaşım,    3    numaralı    kutuda    özetlenen    "LOFTI"    (dinleme, gözlemleme, hissetme, düşünme, yorumlama) şeklindedir.
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Fizik muayenede nelere dikkat etmeliyim? Abdominal palpasyon-abdominal veya pelvik kitle sık görülmemektedir, ancak mutlaka dışlanmalıdır. Vajinal muayene (her zaman gerekli olmayabilir) o Yırtıklar, çatlaklar, eritem, kandidiyazis veya dermatoz için vulva ve perineyi inceleyin. o Hastada   vajinal   doğumlar   veya   epizyotomi   varsa   kötü   tamir   veya   yara   izi   olup   olmadığını   kontrol edin o Arka fourchette’in mikrofissürleşmesi dermatiti işaret edebilir. o Herhangi    bir    liken    skleroz    veya    liken    planus    görüntüsüne    dikkat    edin    (tipik    “sekiz    figürü" depigmentasyonu) o Hipopigmentasyon,    elastik    olmayan    yumuşak    doku    veya    parlak    epitel    gibi    postmenopozal vulvovajinal atrofi bulgularına bakın. Spekulum muayenesi: Hasta spekulum ile rahatsa yapılmalı, bol kayganlaştırıcı kullanın Hastanın   vulvodini   veya   vulvar   dermatozu   varsa   veya   belirgin   bir   psikoseksüel   neden   mevcutsa   ve dolayısıyla bunu gerektirecek bir anamnez yoksa spekulum muayenesi yapmayın. Bir   hasta   "küçük   spekulum"   isterse,   bunun   neden   gerekli   olduğunu   sorun.   Hastanın   küçük   bir   vajinaya sahip   olduğu   düşüncesi   varsa   ve   bunun   cinsel   işlevine   zarar   vereceğine   dair   bir   inancı   varsa   endişelerini arttırmamaya özen gösterin Ağrılı veya vajinismuslu hastalar spekulumları kendileri yerleştirmeyi tercih edebilirler. Anormal akıntı varsa, mikroskopi, kültür ve duyarlılık için kültür örneği alın (klamidya ve gonore dahil) Bu, diğer senaryolarda bunu zorlaştıran kadınlardan servikal smear almak için bir fırsat olabilir. Vajinal   duvarların   muayenesi,   pelvik   taban,   rektovajinal   septumda   ve   douglasta   endometriotik   nodülleri   ortaya çıkarabilir.    Vajinal    septum    gibi    vajina,    serviks    veya    uterustaki    anatomik    varyasyonlar,    kalınlaşmış    bir uterosakral ligament, rektovajinal septum veya hareketsiz uterus endometriozise işaret edebilir. Disparoninin fiziksel nedenleri nelerdir? Yüzeyel ve derin olabilir. Disparoni Hastalarını Nasıl Yönetirim? Perineal   masaj,   kadınların   kendi   üreme   organlarıyla   yeniden   bir   ilişki   oluşturmak   faydalı   bir   yöntemdir   ve bu   nedenle   vajinismusu   azaltabilir   ve   vulvodiniye   yardım   edebilir.   İnert   yağlar   (hindistancevizi   yağı   gibi) günde iki kez kullanılmalıdır; başparmak ile kendine masaj daha kolaydır. Banyoda   vajinal   bölgeyi   yıkama   için   (sabun,   duş   jeli   veya   mendil   içermeyen)   inert   yağlar   (zeytinyağı) kullanılmalıdır.    Ağartılmamış,    boyanmamış,    pamuklu    sıhhi    korumalı    ve    biyolojik    olan,    bozulmamış çamaşır ürünleri kullanılmalıdır.
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni
Ağrılı   cinsel   ilişkiden   kaynaklanan   ağrıyı   azaltmak   için   mentol   veya   su   bazlı   lidokain   preparatı   gibi duyarsızlaştırıcı yağlar yardımcı olabilir. Serum   ferritin   düzeyi   testi   yapılması   gereklidir   çünkü   vulvar   dermatit   veya   pruritisli   hastaların%   5'inde demir eksikliği olabilir. Sık görülen fiziksel durumlar Vajinal   atrofi-Post-reprodüktif   veya   postnatal   (özellikle   emziren)   kadınlarda   >>   lokal   vajinal   estrojenler kullanılmalıdır Vulvar    dermatoz    >>    Hastalar    bir    ay    boyunca    günlük    topikal    steroid    kullanmalı    (bir    fındık    parçası büyüklüğünde   sürmek   yeterli)   ,   daha   sonraki   hafta   alternatif   günlerde   ve   daha   sonra   bir   ay   boyunca haftada iki kez kullanılmalıdır. Vulvodini Psikoseksüel problemler En   önemli   prensip,   cinsel   ağrı   bozuklukları,   fiziksel   ve   psikolojik   faktörler   arasında   karmaşık   bir   etkileşim olduğudur. Önerilen yaklaşım ve ipuçları: Semptomların başlangıcına ve önemine dikkat edin Yaşamsal   olayların   cinsel   ağrı   bozukluğuyla   ilgili   olup   olmadığını   görmek,   psikoseksüel   bir   problemin etiyolojisine dair ipuçları sağlayabilir. Cinsel    işlevi    güçlendirebilecek    şekilde    hastaya    güven    vermek.    Örnek    olarak,    hasta    epizyo    sonrası perinesinin   fazlaca   yaralandığına   inanıyorsa,   ancak   muayene   böyle   bir   değerlendirmeniz   olmadıysa, hastayı   düzeltmeye   çalışmayın.   Dinleyici   ve   alıcı   olun,   böylece   hastanın   bunu   kendi   kendine   farketmesini sağlayabilirsiniz. Psikoseksüel   bir   problemi   tanımlarsanız,   hastaya   tekrarlayan   seferlerde   danışmanlık   yapmak   (daha   uzun bir konsültasyon gerekebilir). Gerekli becerilere sahip olduğunuzu hissedebilir ve ağrı ile çalışmayı bırakmak isteyebilirsiniz; ANCAK,    aktif    dinleme    ve    yansıtıcı    sorular;    “Babanın    ölümü    hakkında    konuşmak    sizi    sinirlendiriyor”     gibi, hastanın kendi problemini anlamasına sebep olarak iyileşmeyi sağlayabilir. Kaynak için tıklayınız.
TJOD  İstanbul Şubesi
TJODist     Bülteni